Etilen-C2H4 ,(Cı- 2 , H 4eten olarak da bilinir), alken kimyasal yapılarının en basit olan gazlı bir organik bileşiktir .Etilen, dünyada en çok üretilen organik bileşiktir ve birçok endüstriyel uygulamada kullanılır.Etilen aynı zamanda gaz halinde bir bitki hormondur. Etilenin genel bitki büyümesi üzerindeki hormonel etkileri ilk kez 1864'te not edildi. 1901'de Neljubow gazın aktif bileşenini etilen olarak tanımladı, ancak Gane bitkilerin etilen sentezleyebileceğini 1934'e kadar tanımlamadı ve 1935'te Crocker etilenin meyve olgunlaşmasından ve bitkisel dokuların yaşlanmasından sorumlu hormon olduğunu keşfetti. Araştırmalar o zamandan beri etilenin tohum çimlenmesi, vejetatif büyüme, yaprak soğurması, çiçeklenme, yaşlanma ve meyve olgunlaşması gibi birçok bitki gelişim sürecinde önemli bir rol oynadığını göstermiştir.

Meyve olgunlaşmasını arttırmak için insanlık tarihinde ilk olarak, eski Mısırda incir uygulamaları örnek gösterilebilir.Yaralanan meyve dokusu tarafından üretilen etilen, daha geniş bir olgunlaşma tepkimesini tetikler.
O zamandan beri etilenin meyve olgunlaşması üzerindeki etkileri üzerine önemli araştırmalar yapılmıştır. Meyvenin dış etilen kaynaklarına maruz kalmasına yönelik stratejiler ve iç etilen gazını yönetmeye, control altında tutmaya yönelik yapılan denemeler, birçok meyvenin depolama ömrünün ölçülmesinde anahtar olmuştur. Meyve sebzelerin depolama ömrünü ve kalitesini arttırmak aranılan ticari optimizasyon yoludur. Hasat, depolama ve dağıtım süreçlerini yönetmek için olgunlaşma sırasında etilen ve meyve solunum oranları arasındaki temel ilişkiyi anlamak gereklidir.

Tüm meyveler olgunlaşma sırasında küçük de olsa belirli miktarlarda etilen üretir . İklimsel olmayan meyvenin dış etilen konsantrasyonlarına maruz bırakılması solunum hızlarını etilen konsantrasyonlarıyla orantılı olarak geçici olarak artırabilir. Solunum hızındaki bu geçici artış birden fazla kez uyarılabilir, ancak etilen maruziyeti yaşlanmalarını hızlandırır, depolama ömrünü kısaltır ve potansiyel kalitesinde kayba neden olur. Klimakterik meyvede Etilen üretimi, 'otokatalitik' işlem olarak tarif edilmiştir .Başlangıçta küçük bir etilen konsantrasyonuna maruz bırakılması,meyvenin, bir pik konsantrasyon elde edilene kadar daha fazla miktarda etilen üretmesine neden olur. Olgunlaşmamış klimakterik meyvenin etilene maruz bırakılması, bu otokatalitik yanıtı tetikleyerek erken olgunlaşmaya neden olabilir ve besin kalitesi düşük meyveye yol açabilir.

Olgunlaşma, meyvede fizyolojik olgunluktan yaşlanmaya (bitki dokularının yaşlanması ve ölümü) geçişi tanımlayan bir terimdir. Olgunlaşma, kabuk rengindeki değişiklikler, iç et yumuşaması, aroma gelişimi ve tatlandırma gibi önemli biyokimyasal ve fizyolojik dönüşümlerin başlangıcıdır. Olgunlaşma genellikle meyve maksimum boyuta ulaştıktan ve fizyolojik olarak olgunlaştıktan sonra başlar.
Fizyolojik olgunlukta meyve ,karbonhidratlar, proteinler, lipitler ve organik asitler şeklinde bir dizi karmaşık molekül biriktirir. Bitkilerden ayrıldıktan (hasat edildikten) sonra, meyve canlı bir organizma olarak devam eder, ancak enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve olgunlaşma işlemlerini tamamlamak için artık bitkiden su ve besin maddesi çekemez. Meyve metabolik olarak aktif kalır ve solunum artık bu birikmiş kompleks moleküllere dayanır.
Solunum karmaşık moleküllerin oksidatif parçalanması (katabolizması), daha basit moleküllere, , su, karbondioksit ve mikro moleküllere dönüştüğü bir süreçtir. Birim meyve ağırlığı başına solunum hızı olgunlaşmamış meyvede en yüksektir ve solunum hızı yaşla birlikte azalmaktadır. Bu nedenle meyvenin solunum hızı, genel metabolik aktivite seviyesinin, olgunlaşmanın ilerlemesinin ve meyvenin potansiyel depolama ömrünün bir göstergesidir .Yani düşük bir solunum oranı, enerji rezervlerinin tüketilmesinin daha uzun süreceği ve meyvenin daha uzun süre saklanabileceği anlamına gelir.

'Olgun' ve'Hazır', tüketime hazır halde tüketicilere iklimsel meyvelerin pazarlanması için kullanılan bir perakende stratejisidir. Tüketiciler her alışverişte, giderek daha az miktarda ancak daha sık alışveriş yapıyor. Geleneksel olarak, tüketicilerin olgunlaşmanın ilk aşamalarında klimakterik meyve satın alırken önceden planlama yapmaları ve tüketmeden önce meyvelerin olgunlaşmasını beklemeleri gerekir.
Olgun 'veya' Hazır stratejisi, tüketicilere yemeye hazır bir ürün sunabilmek için klimakterik meyveyi önceden şartlandırmak / olgunlaştırmaktır.Bunu başarmak için, olgunlaşma işlemi uygulandıktan sonra meyvenin zamanında verilmesini sağlayabilen senkronize bir tedarik zinciri gerekir.

Klimakterik meyveler genellikle 'ticari olgunluk' olarak kabul edilen fizyolojik bir aşamada, olgunlaşmaya başlamadan hemen önce sert yeşil bir aşamada hasat edilir. Muz, mango, domates ve avokado bunlara örnektir. Bu meyvenin pazarlanacağı ve tüketileceği döneme kadar depolanması, soğutulması ve nakliyesi için zaman kazandırır.
Olgunlaşma daha sonra olgunlaşmış meyvenin düzgün görünümünü ve kalitesini elde etmek için kontrollü sıcaklık, bağıl nem ve etilen koşulları altında gerçekleştirilebilir. Meyve, özel olarak yapılmış olgunlaşma odalarına yerleştirilir ve optimum olgunlaşma sıcaklığı ve nemdeğerine getirilir. Etilen akabinde, etilen gazını sıvı etanolden veya ticari olarak temin edilebilen gaz kaynaklarından yapan bir "katalitik jeneratör" kullanılarak önceden belirlenmiş bir konsantrasyona yükseltilir. Etilen muamelesine yanıt olarak meyve solunum oranları arttıkça, solunum yan ürünü olarak yayılan karbondioksit birikmesini önlemek için odaların havalandırılması önemlidir.

Kitle iletişim araçlarında meyvenin 'gazlanması' ile ilgili endişeler periyodik olarak ortaya çıkar, bu da etilen gazından bazı artık gıda güvenliği riski verdiğini ve meyvenin bir şekilde 'doğal olmayan' hale getirildiğini işareteder. Meyve olgunlaşması için etilenin ticari kullanımı düşük bir konsantrasyondadır ve sadece solunum klimakterisini başlatır. Etilen ile muamele edilmiş meyve tüketiciye ulaştığında, klimakterik başlamış olabilir, uygulanan etilen gazının izi yoktur. Meyvenin kendi yaydığı daha büyük bir konsantrasyona sahiptir. Etilen gazına maruz bırakmanın meyvenin tüketimi ile ilgili gıda güvenliği açısından sakıncası yoktur.